Köprülü Kanyon Milli Parkı Antalya’ya 100 km uzaklıkta. Kanyona girdiğiniz ilk andan itibaren yeşilin ve mavinin tüm tonları insanı içine alıyor. Burada su başka coşku ile akıyor. Bölgenin ayrı bir büyüsü var.
Akşam saat sekiz gibi kampımıza varıyoruz.Hemen çadırımızı kurup kendimizi akan suyun içine kurulmuş, kamelyaya atıyoruz. Havanın kurşuni rengi bizi çok etkiliyor. İki saat önce yağmur yağdığından doğa çok hoş kokuyor. Bu da yetmezmiş gibi,suyun sesi tüm yorgunluğumuzu ve stresimizi alıyor. akşam geç saatlere kadar oturup doğanın tadını çıkarıyoruz
Sabah erkenden kalkıp şairin, güneşin doğayı emzirdiği saatler dediği sabah saatlerinde yalnız başıma nefis kokular eşliğinde iki saat kadar yürüyorum. Haftanın tüm yorgunluğunu atıyorum. Bana güneşin doğuşunda doğada olmak çok keyif veriyor. Doğa ile kucaklaşmak onun dinlemek koklamak yaşamın ne büyük bir mucize olduğunu anlamaya yardımcı oluyor. Yaşamın döngüsü karşısında kendi değer ve kaygılarımızın ne kadar küçük kaldığını kavrıyorum. Asıl olan doğa ve onun kuralları.
Yürüyüş sonrasında çadıra gidip Seçil’i uyandırıyorum. Beraber çok güzel bir kahvaltı yapıyoruz. Kahvaltıdan sonra rafting için toplanıyoruz.
Rafting rotamız hakkında kısa bir bilgilendirme aldıktan sonra onar kişilik ekiplere ayrılıyoruz.
Bir anda nehre onlarca bot iniyor ve yarış başlıyor. Üç saat boyunca soğuk ve azgın sularda kürek çekiyoruz. Akıntının azaldığı yerlerde su şavaşı yapıyor, soğuk sulara atlıyoruz. Çok eğlendiğimiz için zamanın nasıl geçtiğini anlamadan 13 kilometrelik parkuru tamamlıyoruz. Bizi bekleyen araca binip kampımıza geliyoruz. Kurt gibi acıktığımdan karnımı tıka basa dolduruyorum. Çadırımızı toplayıp hava kararmadan eve dönüyoruz.
Akşam saat sekiz gibi kampımıza varıyoruz.Hemen çadırımızı kurup kendimizi akan suyun içine kurulmuş, kamelyaya atıyoruz. Havanın kurşuni rengi bizi çok etkiliyor. İki saat önce yağmur yağdığından doğa çok hoş kokuyor. Bu da yetmezmiş gibi,suyun sesi tüm yorgunluğumuzu ve stresimizi alıyor. akşam geç saatlere kadar oturup doğanın tadını çıkarıyoruz
Sabah erkenden kalkıp şairin, güneşin doğayı emzirdiği saatler dediği sabah saatlerinde yalnız başıma nefis kokular eşliğinde iki saat kadar yürüyorum. Haftanın tüm yorgunluğunu atıyorum. Bana güneşin doğuşunda doğada olmak çok keyif veriyor. Doğa ile kucaklaşmak onun dinlemek koklamak yaşamın ne büyük bir mucize olduğunu anlamaya yardımcı oluyor. Yaşamın döngüsü karşısında kendi değer ve kaygılarımızın ne kadar küçük kaldığını kavrıyorum. Asıl olan doğa ve onun kuralları.
Yürüyüş sonrasında çadıra gidip Seçil’i uyandırıyorum. Beraber çok güzel bir kahvaltı yapıyoruz. Kahvaltıdan sonra rafting için toplanıyoruz.
Rafting rotamız hakkında kısa bir bilgilendirme aldıktan sonra onar kişilik ekiplere ayrılıyoruz.
Bir anda nehre onlarca bot iniyor ve yarış başlıyor. Üç saat boyunca soğuk ve azgın sularda kürek çekiyoruz. Akıntının azaldığı yerlerde su şavaşı yapıyor, soğuk sulara atlıyoruz. Çok eğlendiğimiz için zamanın nasıl geçtiğini anlamadan 13 kilometrelik parkuru tamamlıyoruz. Bizi bekleyen araca binip kampımıza geliyoruz. Kurt gibi acıktığımdan karnımı tıka basa dolduruyorum. Çadırımızı toplayıp hava kararmadan eve dönüyoruz.