Berbat
bir gecenin ardından sabah kalktığımda güneş doğmak üzereydi. Başımın ağrısında
hala bir hafifleme yok. Rüzgâr azalsa da hissedilen sıcaklık eksilerde.
Etrafımdaki onlarca dağcının keyifsiz olduğu, yüzlerinden okunuyor. Tek
umudumuz güneşin bizi ısıtması; biliyorum kahvaltının ardından her şey yoluna
girecek.
Bu
gün ilk hedefimiz 4600 metredeki Lava Tower. Kahvaltıyı yapıp saatler dokuz
olmadan yola çıkıyoruz. Kuzeyden esen rüzgâr tadımızı kaçırsa da akşama göre
çok daha iyiyiz. Artık en büyük sıkıntımız kıyafet ayarlaması. Güneşin bir açıp
bir kapatmasına rüzgârda eklenince ne yapacağımızı bilemiyoruz. Bu yüzden olsa
gerek molalar sık olmaya başlıyor. Kutay sabah tuvalet sırasına takıldığından
iki saattir ortalarda yok. (Kamp alanında birçok tuvalet olsa da bazen yarım
saat sıra beklediğimiz oluyor) Derken Kutay’ın neden geride kaldığını
anlıyoruz, ishal olmuş. Bu yükseklikte sıvı kaybı hiçte hoş bir durum değil. Neyse
ki Kutay’ın metanetine Mustafa’nın ilk yardım çantası eklenince bir sorun
kalmıyor.
Öğle
yemeğinin ardından uzaktan Lava Tower görünüyor. Burada taşıyıcı ekip bizden
ayrılıp Barranco kampına doğru hızla yol alıyor. Saatler ikiyi gösterdiğinde
hedefe ulaşıyoruz. Böylelikle aklimitasyonu muzu tamamlamış oluyoruz. Şimdi
hedefte Barranco kampı var. Kısa bir çay molasının ardından hızla irtifa
kaybetmeye başlıyoruz. Dik vadilerin arasında bambaşka bir atmosferdeyiz artık.
Kilimanjaro’nun zirvesi tüm heybeti ile yanı başımızda yükseliyor.
Rehberlerimiz binlerce yıllık cam buzulların erimeye başladığından bahsediyor.
İrtifa kaybettikçe keyifler yerine geliyor, dört bin metrelerde olduğumuzu
çoktan unuttuk. İki saatlik bir inişin ardından sisler arasında Barranco
kampına varıyoruz. Her zamanki gibi Frank ve adamları kampı çoktan kurmuş bizi
bekliyor. Başımın ağrısından eser yok. Çocuklar gibi bir oraya bir buraya
dolanıp duruyorum.
Güzel
bir akşam yemeğinin ardından uzun uzun sohbet edip çadırlarımıza çekiliyoruz. Kutay’ın
ishali çoktan eğlenceye dönmüş durumda.
Barranco kampının sabahı gerçekten harikaydı. Sisin içinde dağın zirvesi bir belirip bir
kaybolması anlatılır gibi değil. Bu yükseklikte dağların gücünü hissetmeye
başlıyorsunuz. Bu duyguyu ne zaman hissetsem dağın büyüsüne kapıldığımı
düşünürüm. Kahvaltıyı yapıp tırmanış hazırlıklarına başlıyoruz. Kampın hemen
ardından üç yüz metrelik dik bir duvar bizi bekliyor. İlk saatlerde o kadar
kalabalık ki anlatamam. Duvarın dibine yürüyüp sıramızı beklemeye başlıyoruz.
Keyfimiz o kadar yerinde ki sık sık şarkılar söyleyip dans ediyoruz. Artık ekip
iyice kaynaşmış durumda.
İki
saatlik serbest tırmanışın ardından duvarı çıkıyoruz. Şimdi yeniden iniş
başlıyor. Yemek molası, çay molası derken yeniden tırmanış başlıyor. Ardından
yeniden inişe geçiyoruz. Öğleden sonra ikiye doğru Karanga kampı görünüyor. Son
bir tırmanışın ardından saatler üçü gösterdiğinde 4000 metrelere çıkmış
oluyoruz.