2 Eylül 2009

Ağrı Dağı (5.137 m.)




Altı aydır hayalini kurduğum tırmanış için nihayet vakit geldi. Ağrı dağı için tüm hazırlıklarımı yaptım. Yirmi altı ağustos öğle üzeri Antalya havalimanından Van’a hareket eden uçakla, iki saatlik bir yolculuğun ardından Van havalimanına inmemizle birlikte macera başlamış oldu.
Birkaç saatlik turistik gezinin ardından bizi bekleyen araç ile Doğubayazıt’a hareket ettik. Ekipte daha önce Ağrı Dağına çıkanlar olduğu için ihtiyacımız olan birçok şey önceden ayarlanmıştı. Hemen otele yerleşip, alışveriş ve yemek için çarşıya çıktık. Sabah erkenden yola çıkacağımız için çok geç olmadan odalarımıza çekildik.
27 Ağustos
Sabah yedi gibi aracımız bizi alıp Eni Köyüne bıraktı. Üçbinikiyüz kamp alanımıza kadar yaklaşık dört saatlik bir yürüyüş yolumuz var. Köyde bizi daha önceden anlaştığımız katırcılar bekliyordu. Malzemelerimizin büyük bir kısmını katırlara yükleyip hemen yola çıktık. Ağrı dağı tüm ihtişamı ile tepemizde ve zirve kapalı. Ancak bu metrelerde çok güzel bir hava var. Yürüyüşümüz çok güzel başladı. Yaylalardan geçerken çocuklarla ve bölge halkı ile sohbet edip, bazı küçük hediyeler alıyoruz. Üç binlere geldiğimizde aniden yağmur başlıyor. Efsaneleri, ihtişamı ve değişken havası ile Ağrı dağı bize hoş geldiniz diyor. Planladığımız üzere dört saatlik bir yürüyüşün ardından öğleden sonra saat on dört gibi kamp alanımıza varıyoruz. Çadırlarımızı kurup biraz sohbetten sonra aklimitasyon için 3800lere çıkmamız gerekiyor. Zira bu kısa çıkışlar ilerleyen zamanda bize çok fayda sağlayacak.
Akşamüzeri bu yükseklikte bir şeyler yemek, güneşin batışını seyretmek benim anlatımından çok daha büyüleyici.
Güneşin batması ile birlikte havanın ayazı üşütmeye başlıyor. Katırcıların yakmış olduğu ateş başında çay içip Ağrı dağından ve dağcılardan konuşuyoruz.
28 ağustos
Gün ağarmadan kalkıp doğayı seyrediyorum. Zirve yine kapalı ve yüzünü göstermiyor. Kahvaltı için güneşin doğmasını bekliyorum. Nefis bir kahvaltıdan sonra çadırlarımızı söküp eşyalarımızı 4200 kampına götürecek katırlara yükleyip yola çıkıyoruz. Önümüzde düne göre biraz daha kısa ama dik bir parkur var. Yolda sık sık zirveden dönen dağcılarla karşılaşıyoruz. Bu rotadan çıkış yapacak tek Türk ekip biziz. Amerikalı, İranlı, Rus, Ermeni, İspanyol onlarca dağcı ile karşılaştık. Üç buçuk saatlik bir tırmanıştan sonra 4200 kampındayız. Şanslıyız çünkü kampta sadece biz ve dünya rekoru kırmak için gelen üç kişilik bir ekip var. Ağrı dağının zirvesinde dövme yapacaklar.

Öğle saatlerinde çadırlarımızı kuruyoruz. Vaktimiz olduğundan fotoğraf çekip sohbet ediyoruz. Daha önce fotoğraflarını gördüğüm buzul çatlaklarını yakından görmek çok etkileyici. Kamp sessiz olduğundan cehennem deresine düşen kayaların sesleri duyuluyor.
Hava o kadar değişken ki uyum sağlamak çok zor. Sis yağmur güneş hepsi on dakika içinde oluyor ve bu döngü durmadan tekrarlanıyor. İnanılmaz bir deneyim. Burada kuralları tamamen Ağrı Dağı koyuyor ve biz ona ayak uydurmakta zorlanıyoruz.

4500 çıkıp inmemiz gerekiyor. Ekibimizde şu ana kadar dağdan etkilenen olmadığından çok sevinçliyiz. Hava erken kararacağı için geç olmadan yemeğimizi hazırlayıp yiyoruz ve çadırlarımıza çekiliyoruz. Çünkü bu gece zirve için yola çıkacağız.


29 Ağustos
Gece saat 02 de kalkıp hazırlanıyoruz. Şansımız gene bizden yana zira rekor denemsi yapacak ekipte bizimle yola çıkacak. Budan dolayı ekip liderimiz dağı avucunun içi gibi bilen burada mihmandarlık yapan çok güçlü iki dağcı Cemil ve Suat. Hava eksi on derecelerde ve açık. Dik ve kayalık ve uzun bir yolumuz var. Suat tempomuzu çok iyi ayarladığından dolayı çok zorlanmadan kısa molalarla 4800 lere varıyoruz. Hava aydınlanmaya başladı ama çok soğuk ve rüzgârlı ancak rüzgarın şiddetli olmaması çok iyi. Bu yükseklikte kar başlıyor; karda bir saatlik bir yürüyüş ardından beş bin metreye çıkıyoruz. Ekipte iki arkadaşımızı yükseklik etkilemeye başladı hem yorgunlar hem de üşüyorlar. Çok şükür ki tecrübeli kişiler var. Cemil bir arkadaşımızın çantasını alıp onunla ilgileniyor. Beş bin metrede kramponlarımızı takıyoruz. Önümüzde üç yüz metrelik buzlarla kaplı bir yan geçiş var. Normalde ip açmamız lazım ancak bizden önce çıkan dağcılar buzda patika açmış. Çok dikkatli olmalıyız zira İskender Iğdır’ın hayatını kaybetmiş olduğu yer burası. Bir anlık dikkatsizlik -ki bu metrelerde ve yorgunlukta oksijenin 3/1 oranında azaldığı bir yükseklikte olabilir; ve beş yüz metre olduğu söylenen uçurumdan aşağıya düşebiliriz. Yer yer yetmiş seksen metreyi bulan buzulun üzerinde eksi 20 derecede tırmanmak çok dikkat istiyor.
Nihayet İnönü düzlüğündeyiz grupta kopmalar var son yüz metre kaldı ancak zirvenin görünmesi ile heyecanım arttı. Önden Suat koşar adım kayboldu gitti gelen dağcıların video çekimini yapacak. On iki kişilik gruptan önümde sadece üç kişi var.

Saat 08.15 te Türkiye’nin en yüksek noktasındayım. Güneşte doğuverdi bundan daha hoş ne sürpriz olabilir. Zirvede; az rüzgâr alan bir noktada oturup anın tadını çıkardım. Tırmanışa sponsor olan Mosaiccenter (www.mosaiccenter.com) flaması ile fotoğraf çektirdim. (Çalışmış olduğum firmanın böyle bir tırmanış için sponsor olması, patronumun duyarlılığı beni çok sevindirdi.) Bir dünya rekoru kırılmasına tanıklık ettim. Dövme sanatçısı Ahmet İlker Kaya İngiliz bir dağcının sırtına denizden en yüksek noktada dövme yaparak rekor kırdı. 65 yaşında zirvede buzun üzerinde sıcak bir şeyler içen delikanlılarla hatıra fotoğrafı çektirdim. Eşimi ve doğacak çocuğumu düşündüm. Dönüş yolunu düşündüm. Hayatımda ilk defa üç yüz dört yüz kilometrelik bir görüş ufkum oldu. Bulutların üzerinde olmanın tadını çıkardım. Üzerime buz yağmasına tanıklık ettim.
Sınırlarını zorlamak zirvede birisiyle kucaklaşmak, yarım bardak ta olsa sıcak bir çay içebilmek bunca zorluğa değdi doğrusu.
Derken iniş vakti geldi. Dağ kazalarının yarıdan fazlası dönüş yolunda olduğu için çok dikkatli yürüyoruz. Zirveye çıkmanın heyecanı ve yorgunluğu içinde pek fark etmediğimiz arkadaşlarımızın rahatsızlıkları daha da arttı. Beş bin metreye inince akut olan arkadaşlarımızın iyileşeceğini düşünüyoruz. Dikkati elden bırakmak yok. Baş ağrıları iyice arttı. Yavaş adımlarla beş bin metreye inip kramponlarımızı çıkarıyoruz ve semanın çantasını paylaşıyoruz. Sema da pek iyileşme olmadı. Arkada kalıp onunla ilgileniyoruz. Önden gidenler ise çoktan kampa vardı. Bizde öğleden sonra iki gibi kampa varıyoruz. Akut olan arkadaşlarımız irtifa kaybettikleri için iyileşiyor. On iki saatlik bir tırmanışın ardından kampta herkes çadırlara çekildiği için bir sessizlik var. Yeni gelen dağcılar aklimitasyon için tırmanıştalar. Bol sıvı alıp biraz dinleniyorum. Hava sürekli değişiyor ve birden dolu yağmaya başlıyor. Yarım saat sonra her yer bembeyaz.
Akşamüzeri bir arada çay içip sohbet ediyoruz ve hava kararmadan herkes çadırlarına çekiliyor.
Hayatımda ilk defa ihtiyacım olan enerjiden fazlasını açığa çıkarttım. Düşünsenize bir insan günde 2000–2500 kaloriye ihtiyaç duyuyor. Ancak günlük harcadığımız enerji bunun en az on katı. (bir litre benzin 10.000 kalori açığa çıkarıyor.) Elektrik, fosil yakıtlar, yanlış beslenme alışkanlıkları hepsi ama hepsi sınırsız değil ve biz sorumsuzca kullanıyoruz. Dünya ekonomik düzeninin eşit ve adil olması bu tüketim çılgınlığı ile mümkün değil. Çünkü dünyada bu kadar kaynak yok. Altı milyar insan bırakın elektriği, benzini sağlı beslenmesi bile çok zor. Gelişmiş toplumların kendine çeki düzen vermesi şart ve kaçınılmaz. Bu dört günde aldığımız kalorinin iki katını harcadık. Dünyaya zarar vermeden yaşayabildiğim bu zaman zarfında çok haz duydum. İçimde hafif bir burukluk var yarın dönüş yolundayız. Bu defa direk Eni köyüne ineceğiz.
30 Ağustos
Sabah erkenden kalkıp kampın tadını çıkarıyorum. Hava çok soğuk olduğundan etrafta onlarca serçe var. Yiyecek ve sıcak yer arıyorlar. Güneş geç açtığı için ısınmak için daha beklememiz gerekecek. Kahvaltıdan sonra katırlarımıza eşyalarımızı verip hemen inişe geçiyoruz. Şimdi artık irtifa kaybettikçe hava ısınacak oksijen artacak ve kendimizi daha iyi hissedeceğiz. Eğlenerek 3200 kampına iniyoruz. Kısa bir kahve molasının ardından yola devam. Dört saatlik bir yürüyüşün ardından bizi bekleyen aracımıza varıyoruz. Bir saatlik bir araç yolculuğunun ardından otelimize geliyoruz. Sıcak bir duş alıp dinlenmek hakkımız olsa gerek. Kurt gibi açız ancak ramazan olduğu için çoğu yer kapalı. Yemek için akşam saatini bekliyoruz. Yemekten sonra sohbet edip kısa bir değerlendirmenin ardından odalarımıza çekiliyoruz.
31 Ağustos
Van’a dönüş yolundayız ve şehirlerarası otobüslerden yararlanıyoruz. Otobüste bölge sorunlarından bahsediyoruz. Doğubayazıt’ın ayrılırken geriye dönüp Ağrı Dağına bakmak bende garip bir burukluk bıraktı. Üç saatlik bir otobüs yolculuğunun ardından havaalanına giriyoruz. Saat on üçte uçağımız kalkacak. Tam saatinde yerimizi alıyoruz uçuş için gereken bilgiler veriliyor. Ancak gelen anons biraz moralimizi bozuyor. Uçuş uçak arızası yüzünden 4 saat erteleniyor ve uçaktan indiriliyoruz. Bir şeyler yemek için Van’a gidiyoruz fakat her yer ramazandan dolayı kapalı. Bu sıkıntılı anlarda Ahmet abinin fıkraları Ute ile şakalaşmaları ilaç gibi geliyor. İki genç ile çok hoş vakit geçirdim doğrusu. İki saatlik bir yolculuğun ardından Antalya’ya geliyoruz.