8 Nisan 2014

Manyara ve Ngorongora Milli Parkında Safari

Safari günü sabahının da çok yüksek bir enerji ile uyandım. Ne de olsa beş bin metrelerden bin metrelere inmiştik ve akyuvar sayımızda inanılmaz bir değişim vardı. Üzerine güneşli, otuz derecelerde bir Afrika günü eklenince keyfimiz yerindeydi. Otelimizin bahçesinden toplanıp demlenen kahvelerinden kaç fincan içtiğimi hatırlamıyorum doğrusu.



Kahvaltının ardından bizi almaya gelen jip ile saat dokuza doğru yola çıktık. Arusha’da eksiklerimizi tamamlayıp Manyara milli parkına vardığımızda çoktan öğlen olmuştu. Park girişinde bizi maymunlar karşıladı desem yalan olmaz. Etrafımızda yüzlerce baobab ağacı ile dolu. Bir saatlik beklemenin ardından parka giriş yapıyoruz. Etrafımız bize o kadar yabancı ki her metresi daha önce hiç görmediğim onlarca bitki, hayvanlarla dolu. Uzun uzadıya incelemek mümkün değil. Araç şoförümüzün kulağı telsizde nerede bir hayvan var hemen o bölgeye gidiyoruz. Tabi yolumuzu maymunlar kesmediği sürece. Bazen yüzlerce metreden görebildiğimiz hayvanları bazen üç metreden görme şansını yakalıyoruz.  



Oradan oraya derken saat on sekize doğru parktan ayrılıyoruz.  Berbat bir yol ve uzunca bir araç yolculuğunun ardından otelimize vardığımızda adeta büyüleniyoruz. Botanik bir kahve bahçesinin arasına Hollandalı bir girimci tarafından kurulan tesis o kadar güzel ki tam bir cennet. Güzel bir akşam yemeğinin ardından ateş başında şarap içip sohbet ediyoruz.

Safarinin ikinci gününde hedefimiz Ngorongoro milli parkı. Volkanik bir yanardağın çökmesinden oluşan milli park bölgenin en görülmeye değer yeri Ancak milli parka yapmadan ilk hedefimiz Masai köyü. Afrika’nın Yörükleri de diyebileceğimiz bu yerli halk hala yarı göçebe hayatı yaşamakta. Tanzanya ve Kenya topraklarında Masai Mara dedikleri bir bölgede uzak dağ köylerinde yaşayan bu halktan etkilenmemek elde değil.



Masai köyünün ardından Ngorongora milli parkına giriş yapıyoruz. Yirmi beş kilometrelik bir yarıçapa sahip parkın sınırları altı yüz metreye yakın dağlarla çevrili. Havyalar için büyükçe bir hapishaneyi andıran parkta zürafa ve timsah dışında bütün yaban hayvanları var. Rehberimizin iletişim başarısı sayesinde leopar dışında tüm hayvanları görme şansı yakaladık diyebilirim. Akşamüzeri gördüğümüz aslan ailesi unutulmazlar arasındaydı.




Yorucu geçen iki günün ardından artık Türkiye ye dönme vakti geldi. Hani dönerken geriye baktığınız yerler vardır ya Afrika insanından, doğansına derin izler bırakan bir coğrafya. Daha şimdiden yeniden Afrika seyahat planları yapıp havaalanına doğru yola koyuluyoruz.