26 Temmuz 2010

Karacaören Barajı (Antalya)

Hava çok sıcak, çekilir gibi değil. Üstüne ev ahalisi tatilde, uzaklarda. Kitap ve kalem pek yüz vermiyor, oysa planlarım vardı olmadı. Bende deniz, orman ve dağlar da karar kıldım, soluk almamı sağlıyıp, zehrimi aldığından dolayı. Hafta içi gece geç saatlere kadar deniz de hafta sonu doğadaydım.

Bunaltıcı bir haftanın ardından Ufuk  ile insanlardan uzak olabileceğimiz bir yer aradık, Karacaören Barajı'nda karar kırdık. Gerekli hazırlıkların ardından Cumartesi akşam üzeri nerede kamp yapacağımızı bilmediğimiz halde yoldaydık. Gölün uzak bir koyunda çam ormanın içinde şansımızın yaver gitmesi güzel bir kamp yeri bulduk. Nefis bir akşam yemeğinin ardından kurbağaların serenadı eşliğinde, ay ışığı altında uzandık yataklarımıza.  Sabah uyandığımda saat 05.30 du. Kurbağa sesinden derin uykuya giremediğim için biraz dolaştıktan sonra tekrar yattım. Güzel bir kahvaltıdan sonra sıra spor yapmaya gelmişti. Ufuk'un mızmızlarına rağmen ormanda, gölün kenarında, patikalarda iki üç saat yürüyüş yaptık. 

Sıra günün süprizindeydi. Gelirken terk edilmiş, yıkılmak üzere olan bir ev görmüştük aklımız O'nda kalmıştı, uğramadan nereye gidiyorsunuz der gibiydi. O evi görmek için öğle üzeri kamptan ayrıldık. Çok uzun zamandır böyle güzel bir evde misafir olmamıştım. İki katlı, taştan, çatısı yıkılmış gölün kıyısındaki bu evin bahcesinde incir ağacının altına buyur edildik sanki. Gölgede incirin altına uzanıp evin hikayesini konuştuk. Acaba kim ne zaman yapmıştı? Hangi hayalleri vardı? En fazla kaç kişi oturmuşlardı sofraya? Çocukları varmıydı? Bu güzel manzarayı neden bırakıp gitmişlerdi? Duvarlarıda yaşadıkları aşıkın izlerini aradım ama bulamadım. Öyle zor ayrıldık ki evden aklımız orada kaldı. Öyle olunca da havlu unuttuk geri döndük. Sonra akşam yemeğininde de misafir olmaya karar verdik. Balık alıp geldik elimiz boş olmasın diye. Sonra da oturup yedik doyasıya. Öyle çömertlerdi ki her şey arttı. Güneş batımında bahce duvarlarını dalgaların dövdüğü ev artık bizim olmuştu. Ufuk dedesinin ona bıraktığı ev olduğuna inanıp sahiplendi. Artık  bir göl kıyısında bir evi var. Eğer bir gün yolunuz Burdur üzerinden Antalya ya düşer de, Karacaören Gölü'nde soluklanmak isterseniz, haberimiz olsun. İçinizin huzur bulmasını, zehrinizin göle akmasını istiyorsanız "ufuğun dedesinin evi" sizi bekliyor. Hele bir ay sonra uğrarsanız ikramı nar olacak benden söylemesi.