15 Haziran 2015

Dağ Başında, Enkaz Altında

Sevgili hocam AKUT Antalya Sorumlusu Yılmaz Sevgül’ün, arama kurtarma deneyimlerini anlattığı "Dağ Başında, Enkaz Altında" kitabı nihayet çıktı. Otuz canlı arama kurtarma faaliyetinin anlatıldığı eser alanın daTürkiye`de bir ilk. Başımıza gelen felaketler sonrasında hatırladığımız, zor durumda ki yakınımızı kurtaracak “kahraman” diye baktığımız bu insanların neler yaşadığını, nelere maruz kaldığını, iç dünyalarındaki fırtınaları okurken bazen boğazınız düğümleniyor bazen “işte bu” diye seviniyorsunuz.



“Kurtarılan yerli midir yabancı mıdır veya Arikanda kayalıklarında, daracık bir kaya setinde iki aydır aç susuz bekleyen bir keçi yavrusu mudur, yanmaktan kurtarılan bir orman parçası mıdır, karısına kızıp dağa saran bir Rus turist midir, kayalıklarda mahsur kalmış olmayı onuruna yediremeyen ve kurtarıcısından kaçıp köşe bucak saklanan deneyimli bir dağcı mıdır, hiç sorgulamadan, aynı heyecan, gerilim ve tatlı son ümidiyle” yola çıkılan arama kurtarmanın nasıl bir deneyim ve de özveri isteyen bir iş olduğunu anlıyorsunuz. Yapacağınız bir anlık hatanın bir cana mal olabileceğini bilerek, hiç tanımadığınız gözlerin yalvaran bakışları arasında zamana karşı yarışmak kısaca her anı gerilim ile dolu saatler. En olmadık zamanda, bazen yorucu bir günün ardından, bazen hasta iken, bazen de tatilinizde sizden yardım isteyen çaresiz insanlar. Olay yerine ulaşana kadar yaşadığınız çileli yolculuklar. Aç susuz en kaz altında geçen günler. Yirmi saattir kurtulması için çabaladığınız bedenlerin elinizde yitip gitmesinin ardından dökülen gözyaşları. Enkazda ki parasının peşine düşüp size rüşvet teklif eden gözü dönmüş insanlar. Kurtarılmayı bekleyen kalmadığında dönüş yolunda ki ölüm sessizliği, evde sizi bekleyen masadaki küflü peynir. İşte bu kitapta bunları ve çok daha fazlasını okuyacaksınız.

Deprem ve de felaketlerin hiç eksik olmadığı ülkemizde toplumun, devletin olaylar karşısında nasıl hazırlıksız olduğunu okuyunca inanamayacaksınız. Kahramanlık peşinde koşarken canını hiçe sayan dağcılara sinirleneceksiniz. Hiçbir ekipmanı olmadan kaya tırmanmaya kalkan Alman gence bu kadarda olmaz diye söyleneceksiniz.

Böyle şeyler benim başıma gelemez diye düşünüyor depreme, su baskınlarına çığa karşı hiçbir tedbir almıyorsanız bu kitabı okumanızı ve bir kez daha düşünmenizi tavsiye ederim. Lafı çok uzatmadan hiçbir maddi, manevi bir beklentiye girmeden gönüllü çalışan, hayatını tehlikeye atan bu insanların başından neler geçtiğini çok iyi özetleyen kitaptan bir bölümü sizlerle de paylaşmak istiyorum.

"Deprem bölgesinde bize 30 saattir enkaz altında olan bir kızın olduğu bilgisi geldi. Arkadaşlarımızla oraya hareket ettik. Kızın yanında ölmüş kardeşleri de vardı. Ona kardeşlerin yaşıyor yalanı söylendiği için biz de bu yalana devam ettik. `Önce seni sonra kardeşlerini kurtaracağız` dedik. Saatlerce süren çalışmanın ardından kızı kurtardık. Kızı ambulansa götürdük. Cankurtaran olay yerinden ayrılınca bir amcanın taşlı ve küfürlü saldırısına uğradık. Sonradan bu kişinin kurtardığımız kızın dayısı olduğunu öğrendik. Dayının bize neden saldırdığını ise polisler söyledi. Dayı polislere demiş ki, `Keşke yeğenim o enkaz altında kalsaydı da bu kadar erkeğin eli yeğenime değmeseydi` diye feryat etmiş. Bunu duyunca çok üzüldük. Sorunumuzun sadece enkaz altından çıkarmak olmadığını yer üstünde de sıkıntımız olduğunu kavradık."